Hastalar, besinlerin hastalıkları önleyici etkisi olduğuna ve ortaya çıkan hastalıkları tedavi edebileceğine inanmak istese de; hiçbir besin, kanseri tedavi edemez. Hastalar, bu yöntemleri kullanıp asıl tedavilerini geciktirerek hastalıklarının ilerlemesine ve tedavilerinin zorlaşmasına neden olabilir. Bazı diyet yöntemleri, hastaların tek bir beslenme biçimine bağlı kalmalarını ister; üzüm ya da buğday otu gibi. Biri sadece üzümü, diğeri ise sıvılaştırılmış bitkileri kullanır. Süt içermeyen diyet yöntemleri ise meme kanseri olanlar ve süt ürünlerinin kanseri ilerletmesinden korkanlar arasında popülerdir.
ÖLÜM SEBEBİ
Kanserle savaşta uygulanan beslenme çeşitlerinden biri metabolik diyetlerdir. Bunlar üçe ayrılır: Hoxsey Tedavisi, Gerson Rejimi ve Livingston-Wheeler Tedavisi. Harry Hoxsey’nın geliştirdiği yöntemde kilit nokta; potasyum iyodürü ve birçok şifalı bitkiyi (meyan kökü, kırmızı yonca, dulavrot otu, sarı çalı, müshil ve dikenli dişbudak) içeren ‘Kahverengi tonik’tir. Bu diyette; domuz eti, sirke, domates, turşu, karbonatlı içecekler, alkol, beyaz un, şeker ve tuz kullanılmaz. Demir, kalsiyum, C vitamini, maya ve greyfurt suyu beslenmede önemli bir yer tutar. Max Gerson tarafından geliştirilen Gerson Rejimi; kahve lavmanları ve Amerika’da yasak olan ‘laetrile’ gibi ilaçları da içeren katı bir beslenme biçimidir. Bu diyette taze meyve, bitki suları, karbonhidrat ve potasyum kullanılabilir ama soya, yağ ve yüksek proteinli hayvansal ürünlere yer yoktur. Livingston- Wheller Tedavisi; bağışıklık sistemini güçlendirmeyi hedefler. Katı bir vejetaryen diyetine ek olarak vitamin, antibiyotik, antioksidan ve ek besinler kullanılır. Metabolik diyetler; beslenme eksikliklerine, lavman uygulamaları nedeniyle ölüme uzanan ciddi sonuçlara neden olabilir.
EK BESİN ŞART
Üç tip vejetaryen beslenme biçimi vardır; ovo-lakto vejetaryenler, lakto vejetaryenler ve veganlar. Ovo-lakto vejetaryenler; hayvansal besinlerden süt ürünleri ve yumurtayı, lakto-vejetaryenler ise sadece süt ürünlerini kullanır. Veganlar; balık da dahil tüm hayvansal ürünleri kullanmayı reddeder. Vejetaryen diyet; proteinlerle ve diğer elementlerle desteklenmezse, kanser hastaları için risklidir.
ETİN YASAKLANMASI VİTAMİN EKSİKLİĞİNE NEDEN OLUR
George Ohsawa tarafından geliştirilen makrobiyotikler; ciddi beslenme eksikliklerine neden olabilir. Bu sisteme göre; günlük besinin yüzde 50-60’ı hububattan, yüzde 25-30’u ise bitkisel besinlerden karşılanmalıdır. Kalori ihtiyacı için ise soya yağı, deniz bitkileri, özel çorbalar, az miktarda balık eti ve kabuklu deniz ürünleri tüketilmesi önerilir. Meyve tüketimi de haftada birkaç porsiyonla sınırlandırılmıştır. Makrobiyotik diyette süt ürünleri, et, yumurta, domates, beyaz patates, kahve, seker ve işlenmiş ürünler yasaklanmıştır. Ancak bu katı uygulamalar kanser hastalarının; demir, çinko, B12 vitamini ve kalsiyum gibi elementlerden yoksun kalmasına neden olur. Bunlar sağlıklı bir yaşam için kabul edilebilir tavsiyeler değildir.
